26 Mayıs 2015 Salı

Adı Ann....

Geçen gün Ozzie'le arabada giderken, Ozzie' nin telefonundan Duman'ın Aman Aman şarkısı başladı. İkimizin de en sevdiklerindendir. Özellikle ana- oğul beraberken dinlerdik. Son bir iki yıldır dinlememiştik, dinlemeye cesaret edememiştik. Neden mi? Nedenini tam da bilemediğim bir duygudan bu şarkıyı dinlerken hep ağladığımızdı.



Ozzie'ye sordum. " Biz neden bunu dinlerken ağlıyorduk ki? Bizim 2011 kasımından önce ne derdimiz vardı da şapşal şapşal ağladık bununla"

Gerçekten düşündüm de bizim hayatımız güzelmiş, mutluymuşuz, ufak tefek günlük sıkıntıların dışında ağlatacak, çözümü olmayan derdimiz yokmuş. Hayat bize birbirimizi özlemenin, birbirimiz için endişelenmenin dışında bal gibi de soluk alma fırsatları vermiş. Ama o canım inci tanelerimizi öyle öften pöften duygusallıklara boşuna akıtmışız ki..

Ağlama zamanı o lanet teşhisten sonra başlayacakmış bilemedik.

Şimdi Mine gitti, Ann gitti. Hele Ann'in gidişi hayatın da gidişi gibi.. Mutlu olma duygusu, sabah, güzel bir güne başlama fikri , gerçekten gülebilmeyi, her lokmayı keyifle yutma refleksini, alış verişi gözlerin dolmadan yapabilmeyi, her şarkıyı dinleyebilme yeteneğini, umutlanma, hayal kurabilme lüksünü yani normal insan olma hakkını da galiba beraberinde götürdü. Sekiz ay oluyor mumlar güya bire inecekti. Acının, özlemin, yokluğunun dayanılmazlığının mumları sekiz milyon filan oldu herhalde..

Soruma Ozzie de " Sahi bizim ne sebebimiz vardı da böyle hüngür şakır içli içli ağlaştık. Deli miymişiz ne?" Dedi.
Şimdi ağlamak için ne sana sevgili Kaan Göze, ne Kardeş Türküler'e, ne Sezen, ne Kayahan ne de Norah Jones 'a ihtiyacımız var. Kusura bakmayın.. Hayat bizim kulağımıza öyle acı bir şarkı koydu ki çalsa da ağlıyoruz, çalmasa da..
Adı Ann....

Kim bilir belki de bu günlere ağlıyorduk, kim bilir...

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Ann... Ve o güzel türkçesi ile dile döktükleri..

 




"Ahh. Turkcem soylemek istediklerimi yetmiyecek bu gun. Ama gene de denemem lazim, benim annem bu nu ve baska neler hak ediyor...

Eger bu dunya da, bir insan destek veren, sevgi dolu, hayata gulumseyen bir annen olursa, inanilmaz sansli, bence. Evlendinden sonra, "Ha, kayimvaldem cok iyi ve sevimli biri" diyebilmek, da inanilmaz buyuk kismet. Ama benim hayatimda piyangolar o kadar cook alanlar da cikiyor ki, benim kayimvaldem yok. Onun yerinde buyulucu bir ANNEM ve CAN DOSTUM ve ORNEGIM ve KAHRAMANIM var.

Her tarafta mucizeler yaratiyor minik annem. Turkiyede zor durumda olan cocuklari umut veriyor, --ve bunu nasil yapiyor? Insanlara iknay edip bencil dusunculeri -comertligi donusturiyor. Ustelikte, acik kalpli bir kadro eterafinda topladi bu isler surdurmek ve genislemek icin. O bir mucize degil mi? Arkadaslari ve ailede herangi birimiz, herangi sekilde sıkısırsak da, o hemen gereken sekilde bize kutariyor.





Biliyorsunuz, ciddi canserim var. Yaklasik 3 yildir Annem gelip ve kaliyor --aylar kadar-- ve bana, eve, ve cocuklarimizi bakiyor. Mucize borekler ve corbalarin pisirdigini otesinde, 14 yasinda kopegimiz, Pumpkin'e de annelik gosteriyor. (!)


Bazen Anneme "Makina" diyorum, cunku onun kadar caliskani tanimiyorum. Ama o kelime dogru degil. O daha cok sahane bir dag pinar gibi. Amann oyle bir pinar. Yanindaken onun ferahligin hissedersin, ve saatlar seyredip sīkīlamazsin--taslarin eterafindan geciyor--onun hareketler o kadar komplex, dogal ve guzel. Onu tanimak bir hayat geyekiyor, cunku her gun yavas yavas goremedigin derin ve pozitif izini birakiyor arkasinda. Bende, bir gun, insallah oyle bir pinar olarim bu dunya icin. Allah dan boyle bir ornegim var.

I love you Nesrin Ercan!!"

Ann Musser